ANONİM ŞİRKETLERDE PAY SENETLERİNİN KISMÎ DEVRİ SORUNU

Soner ALTAŞ

Dünya Gazetesi, 3 Haziran 2011

1Önceki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, kapalı anonim şirketler tarafından çıkarılacak olan hisse senetleri detaylı olarak düzenlediği ve geçerlilik kazanabilmeleri için birtakım koşulların varlığı şart kılındığı halde, hisse senedi çıkarılması zorunlu tutulmamıştır. Yine, TTK’da, anonim şirketlere, nama veya hamiline yazılı hisse senetlerinin yerini tutmak üzere “ilmühaber” çıkarma imkanı tanınmış, ancak, hisse senedi çıkarılana kadar çıplak payları temsil etmek üzere “ilmühaber” çıkarılmasını zorunlu kılan bir hükme de yer verilmemiştir. Bu yönüyle, kapalı anonim şirketlerin esas sermayelerine karşılık gelen paylar için hisse senedi veya ilmühaber çıkarmaları zorunlu olmayıp, tamamen şirketlerin ihtiyarına bırakılmıştır.

Ancak, son yıllarda hisse senedi veya ilmühaber çıkarılmasına olan rağbet artmıştır. Bunun en önemli nedeni, hisse senedi ve ilmühaber çıkarmanın sağladığı vergi avantajıdır. Çünkü, iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin veya ilmühaberlerin devrinden doğan değer artış kazancı, miktarı ne olursa olsun, gelir vergisine tabi olmamaktadır.

 

Bununla birlikte, pay sahibi, hisse senedine veya ilmühabere dayalı paylarının tamamını değil de bir kısmını devretmek istediği takdirde sorun yaşamaktadır. Örneğin; esas sermayesi 10.000.000 TL olan ve sermayesi her biri 1 TL itibari değerde 10.000.000 paya bölünmüş olan bir anonim şirkette, her pay için ayrı ayrı hisse senedi veya ilmühaber çıkarılması, hem şirkete bir maliyet getirecek, hem de bunların muhafazası şirket ve paysahipleri açısından ciddi bir sorun teşkil edecektir. Dolayısıyla, birçok şirket, birden fazla payı temsil etmek, hatta her paysahibine bir adet düşmek üzere, tek bir hisse senedi veya ilmühaber çıkarma yoluna gitmektedir. Bu şirkette beş ortağın aynı miktarda sermaye payına sahip olduğu varsayıldığında, “beheri nama yazılı 1 Türk Lirası itibari değerde 2.000.000 adet hisse senedi karşılığında 2.000.000 Türk Liralık hisse senedidir” ibaresiyle tek bir hisse senedi veya benzer bilgileri içerir tek bir ilmühaber bastırılıp pay sahiplerine teslim edilecektir. Ancak, diyelim ki, bu ortaklardan biri, sahip olduğu payların tamamını değil de, 500.000 adedini devretmek istiyorsa ne yapacaktır?

 

Türk Ticaret Kanunu, hamiline yazılı hisse senetlerinin veya ilmühaberlerin devri için, senedin devralana teslimini şart koşmaktadır. Nama yazılı hisse senetlerinin veya ilmühaberlerin devri için ise, senedin ciro edilmesi ve ayrıca devralana teslim edilmesi gerekmektedir. Oysa, burada, pay sahibi, paylarının tamamını değil bir kısmını devretmek istemektedir. Hal böyle olunca, hisse senedi veya ilmühaberin devralana teslimi mümkün olmayacaktır. Elde hisse senedi veya ilmühaber varken, 500.000 adetlik payın, çıplak payların devrine ilişkin esaslar çerçevesinde, yani “devir sözleşmesi” ile devredilmesi ise, paysahibinin, hisse senedi veya ilmühabere dayalı payların devrinden doğan kazanca ilişkin vergisel avantajdan faydalanabilme koşullarını ortadan kaldıracaktır.

 

Olayın bu yönüne, doktrinde ve içtihatlarda yer verilmemiş olması, bu konuda kesin bir ifade de bulunulmasını güçleştirmektedir. Ancak, bu konunun aşağıda belirtilen bir usul ile çözüme kavuşturulmasının mümkün olacağı kanısındayız:

 

Elinde sahip olduğu tüm payları temsil eden tek bir hisse senedi veya ilmühaber bulunan paysahibi, şirket yönetim kuruluna müracaat ederek, “sahip olduğu paylardan bir kısmını –örneğimize dönecek olursak; sahip olduğu 2.000.000 adet paydan 500.000 adedini- devretmek istediğini, ancak bütün payların tek bir senede/ilmühabere bağlanmış olması nedeniyle hisse senedine/ilmühabere dayalı bir devir gerçekleştiremediğini, bu nedenle mevcut hisse senedinin veya ilmühaberin devre ilişkin pay oranında daha küçük kupürlere bölünmesini ve düzenlenecek yeni hisse senetleri veya ilmühaberlerin kendisine verilmesini” yazılı olarak talep eder.

 

Anonim şirket yönetim kurulu, alacağı yazılı bir karar ile, paysahibinin bu talebini uygun görür. Hatta, devralanın sonradan pay defterine işlenmesi konusunda ayrı bir karar almamak için “paysahibinin talebinin uygun görülmesine, mevcut paylarını temsilen 500.000 adet payları temsil eden nama yazılı dört adet ilmühaber veya hisse senedi çıkarılmasına, bu senetlerin/ilmühaberlerin paysahibinin elindeki hisse senedi/ilmühaberi şirkete iade etmesini müteakip kendisine teslim edilmesine, iade edilen eski ilmühaber/hisse senedinin iptal edilmesine, ancak ileride ortaya çıkabilecek olası uyuşmazlıklar dikkate alınarak şirket tarafından muhafaza edilmesine, paysahibinin 500.000 adetlik payına ait hisse senedinin/ilmühaberin (…)’a teslim edildiğinin şirkete bildirilmesi ve tevsik edilmesi üzerine devralan kişinin pay defterine paysahibi olarak kaydedilmesine, devreden paysahibinin pay defterindeki kayıtlarının da buna göre düzeltilmesine” şeklinde bir karar alabilir.

 

Paylarını devretmek isteyen kişi, yönetim kurulu tarafından bastırılacak olan dört adet ilmühaberi veya hisse senedini teslim alıp, elindeki tek hisse senedini/ilmühaberi yönetim kuruluna iade eder. Paysahibi, teslim aldığı bu ilmühaberlerden veya hisse senetlerinden, devretmek istediği paylara ait olanını, ciro ederek devralana teslim eder. Örneğimize dönecek olursak, 500.000 adet payı temsil eden hisse senedi veya ilmühaberi ciro edip devralana teslim eder, 1.500.000 paylık 3 adet hisse senedi veya ilmühaberi kendisinde bırakır. Bu işlemler tamamlandıktan sonra, devreden veya devralandan birisi ya da her ikisi, devir işleminin gerçekleştiğini, devre konu hisse senedinin veya ilmühaberin fotokopisi ile birlikte şirket yönetim kuruluna yazılı olarak bildirir. Ancak, ileride konunun vergi uyuşmazlığına konu olabileceği ve devir tarihinin ispatının istenebileceği göz önünde bulundurularak, devre konu hisse senedi veya ilmühaberin noter tasdikli suretinin şirkete verilmesi daha uygun olacaktır. Yönetim kurulu, eğer devrin kabulü konusunda önceden bir karar almamış ise, bu yazılı bildirim üzerine, devrin kabulü konusunda bir karar alır ve devir keyfiyetini şirketin pay defterine kaydeder.

 

Ancak, uygulayıcıları böyle bir çözüm arayışına iten hususun, vergi kanunlarındaki düzenlemeler olduğunun altını yeniden çizelim. Bu nedenle, hisse senetleri ile ilmühaberlerin bölünmesinin vergisel boyutunun Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından bir tebliğ ile açıklığa kavuşturulmasının uygun olacağı düşünülmektedir. Çünkü, önerilen yöntem her ne kadar TTK’ya aykırılık teşkil etmese de, vergi idaresinin, hisse senedi veya ilmühaberin elde bulundurma süresinin tespitinde, ilk hisse senedinin veya ilmühaberin çıkarılma tarihini değil de bölünme tarihini esas alması, payını devreden şirket ortağının Gelir Vergisi Kanunu ile getirilen vergisel avantajdan mahrum kalmasına yol açacaktır. Ayrıca, bu yönde bir idarî düzenleme yapılıncaya kadar, payını devredecek ortakların, belirtilen usulle hisse devri gerçekleştirmeden önce, vergi idaresinden görüş talep etmeleri, sonradan bir olumsuzlukla karşılaşmaları ihtimalini ortadan kaldıracaktır.

error: Content is protected !!